30 Eylül 2013 Pazartesi

DEFİLEMİZİ YAPTIK

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI MÜCADELESİNDE BİR İLK!
DİRENEN KAZOVA TEKSTİL İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKANIN ÖNÜNDE DEFİLE DÜZENLEDİLER.

Kazova Tekstil direnişi önünü açarak gidiyor. İşçilerin alacaklarını istedikleri direniş artık işçilerin kendileri ürettiği aşamaya geldi. Artık Kazova işçileri maaş, kıdem ve ihbar tazminatlarından öte halk için ucuz ve kaliteli kazak üretme peşindeler. Direnişten öğrenen Kazova tekstil işçileri dayanışmayı hayata geçiriyorlar. Hafta içinde bir günlük satışlarını hasta tutsak Kemal Avcı’ya ayıran Kazova tekstil işçileri, bir günlük satışlarını da Berkin Elvan’a verecekler. Ayrıca Van depreminden zarar gören halkımıza da kazak gönderecekler.

Kazova tekstil işçileri işgal ettikleri fabrikadaki makineleri onarıp kendileri için üretmeye başladılar. Bugün de sanatçıların, halkın yardımlaşması ve dayanışmasıyla bir defile düzenlediler. Kısıtlı olanaklarla düzenlenen defile dayanışmanın ürünü oldu.

Defile saat 18.00’da başladı. Defilenin sunuculuğunu Devrimci İşçi Hareketinden Türkan Albayrak yaptı. Sahneye ilk olarak Teneke Trampet Müzik grubu çıktı. Ardından Devrimci İşçi Hareketi Hukuk Komisyonu adına Av. Behiç Aşçı kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında direnişin salt işçi alacağı direnişi olmadığını, onur ve namus direnişi olduğunu belirten Behiç Aşçı direnişin büyüyüp gelişeceğini belirtti. Direnişin artık kooperatif şeklinde, halk için ucuz ve kaliteli kazak üretimi, işçilerin kendilerinin üretmesi hedefine doğru ilerlediğini belirten Behiç Aşçı’dan sonra sahneye direnen Kazova tekstil işçileri adına Bülent Ünal ve Yaşar Gülay çıktı. Bülent Ünal’ın yaptığı konuşma aşağıdadır;

“DİRENEREK ÖĞRENDİK,
ÜRETEREK DİRENECEĞİZ!

Sayın misafirlerimiz, sanatçı dostlarımız, arkadaşlarımız hoş geldiniz. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyoruz. Direniş defilemizde bizimle birlikte olduğunuz için hepinize teşekkür ediyoruz.

Biz Kazova Tekstil işçileri diyebiliriz ki 31 Ocak 2013’ten sonra hayatımız değişti. Artık 31 Ocaktaki gibi değiliz. 31 Ocakta çaresiz, bilinçsiz, bilgisizdik. Bu nedenle kimseye güvenmiyor ve korkuyorduk. Bu nedenle de eziliyorduk. Ama artık öğrendik, öğrenmeye devam ediyoruz. Öğretmenimiz direniştir. Direniş bize öğretti ve öğretmeye devam ediyor.

31 Ocak 2013 tarihinde yıllardır çalıştığımız Kazova Tekstilin patronları Ümit Somuncu ve Umut Somuncu bizleri toplayarak 1 haftalık izinli olduğumuzu, döndüğümüzde maaş ve tazminat alacaklarımızın ödeneceğini söyledi. 1 hafta sonra döndüğümüzde fabrika boşaltılmış, 100.000 kazak götürülmüş, 40 tona yakın iplik götürülmüştü. Fabrikanın yükte hafif, pahada ağır makineleri kaçırılmıştı. Ve fabrika kapısında bizi şirketin avukatı bekliyordu. 3 gün üst üste işe gelmediğimize dair tutanak tutulmuş ve işimize tazminatsız son verilmişti. Böylece bizler 4 aylık maaşlarımızı, kıdem ve ihbar tazminatlarımızı, izin ve fazla mesai ücretlerimizi alamadan ortada kalmıştık.

Şaşırdık, ne yapacağımız bilemedik. Şaşkındık, yolumuzu bulamadık evlerimize gittik. Daha sonra fabrikadan mal kaçırılmaya devam edildiğini öğrendik. Fabrikanın önünde toplandık. Devrimci İşçi Hareketini bulduk. Devrimci İşçi Hareketi öncülüğünde direnişe başladık.

Önceleri ürkek ve çekingendik. Slogan atamıyor, pankart tutamıyorduk. Öğrendik. Haftada 1 gün Şişli meydanında toplanıp fabrikaya yürüyorduk. Ama bu sesimizi kimseye duyurmayan bir eylemdi. Biz Çarşamba yürüyüşleri yaparken fabrikadan yine mal kaçırıldığını öğrendik. Bu sefer kaçıranlar fabrikanın müdürleriydi. 28 Nisanda fabrika önüne çadırımızı kurduk. Artık direnişimiz çadır direnişine döndü.

Bu arada bizi soyan, emeğimizi çalan hırsız patronlar Ümit Somuncu ve Umut Somuncu’nun da peşindeydik. Tespit ettiğimiz evlerinin önünde basın açıklamaları yaptık. Biz basın açıklaması yaptıktan 1 hafta sonra evlerini boşaltıyorlardı. Yani bizden kaçıyorlardı. Kendilerini aramaya devam ettik ve halen de ediyoruz.

Fabrikadan son olarak müdürler mal kaçırdıkları halde patronlar bizleri şikâyet ettiler. Bizim hakkımızda hırsızlık yaptığımız iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundular. Çevre fabrikaların güvenlik kameraları incelendiğinde hırsızlığı yapanların kendi adamları olduğu tespit edildi ve adamları hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Fakat bizlere soruşturmalar açıldı.

Fabrika önünde çadır kurduktan sonra daha çok eylem yapmaya, sesimizi duyurmaya çalıştık. Taksim’de işten atılan işçilerin yaptığı ortak eylemlere katıldık. Polis saldırısına uğradık, dövüldük, gaza boğulduk.

Haziran ayı sonunda fabrikada kalan hurda makineleri alacağımıza karşılık almaya karar verdik. Patronlar giderken fabrikadaki değerli ve hafif makineleri, üretilmiş 100.000 kazağı, 40 tona yakın ipliği kaçırmışlardı. Kaçırdıkları bizlerin alacaklarını rahat rahat karşılıyordu. Fabrikada bırakılan makineler ise hurda denilebilecek, çalışmayan makinelerdi. Üstelik giderken bu makineleri sabote etmişler, çalışmaz hale getirmişlerdi. Makinelerin motorları sökülmüş, kartları alınmış, elektrik ve elektronik bağlantıları kesilmişti. Hatta makinelere kumanda eden bilgisayarların içi açılarak devreler ters bağlanmış ve çalışmaz hale getirilmişti. Bilmiyoruz, belki de bu makineleri de kaçıracaklardı, ama bizim kurduğumuz çadır onları engellemişti. Haziran ayı sonunda bu hurda makineleri götürerek alacaklarımızın en azından bir kısmını tahsil etmeye çalıştık. Hemen polis önümüzü kesti. Yaptığımız suçmuş. Patronun bizim emeğimizi çalması, makineleri bizden kaçırması suç değildi, ama bizim alacağımızın en azından bir kısmını almaya çalışmamız suçtu. Hakkımız olan makineleri götüremeyince aynı gün fabrikayı işgal ettik ve açlık grevine başladık. Polis patronlarımız Ümit Somuncu ve Umut Somuncu’nun şikâyetleri üzerine fabrikaya gelmiş. Yine hakkımızda soruşturma açıldı. Yine biz sanıktık. Patronlara bir şey diyen yoktu.

Fabrika işgali ve açlık grevi eylemimiz devam ederken aynı zamanda direnişimizi de büyütmeye çalıştık. Diğer direnişlerle dayanışmaya çalıştık. Direnişle birlikte dayanışmayı da öğrendik.

Halk ayaklanmasında bizde vardık. Çatıştık, gaz yedik, halkımızla birlikte polis terörünü biz de yaşadık.

Direnişe devam ederken bir yandan da bizden kaçırılan, emeğimizin karşılığı olan makineleri NES TRİKODAN almaya çalıştık. Kazova Tekstilin yanındaki bina ile Kazova arasındaki duvar yaklaşık 20 yıl önce yıkılmış ve burası Kazova’nın devamı haline getirilmişti. Geçen sene Kasım ayında patronumuz Umut Somuncu bizleri toplayarak kendi işini ayıracağını, yan tarafta ayrı bir firma olarak çalışmaya devam edeceğini söyledi ve içimizden 13 kişiyi NES TRİKOYA kaydırdı. Kazova Tekstil ile arasına da alçıpenden bir duvar yapılarak ayrıldı. Burası da bu sene Şubat başında kapandı. Sonradan öğrendik ki burasının vergi kaydı Somuncuların üzerine değil, hayatımızda hiç görmediğimiz Abdülkadir Nergis isimli birinin üzerine imiş. Tanımadığımız bu zat şubat başında vergi kaydını kapatarak makineleri Kazova Ltd. Şti.’ne satmış. Yani Kazova A.Ş.’nin makineleri Nes Trikoya, oradan da Kazova Ltd. Şti.’ye geçmiş. Kazova Ltd. Şti. isim değiştirerek Midyatlı Tekstil adını almış. Bu hileli, muvazaalı bir devirdir. İşçilerden mal kaçırmak için yapılmış bir hiledir. Emeğimizin karşılığını onlara bırakmayacağız. Hukuki açıkları kullanarak bizden kaçırdıklarını alana kadar mücadelemiz devam edecek.

Daha sonra kendimiz üretim yapmaya karar verdik. Fabrikada daha önce üretilmiş ve yarım kalan kazaklar vardı. Bu kazakları onardık. Bu kazakları forumlarda sattık. Burada özellikle forumların dayanışmasını, desteklerini anmak ve kendilerine teşekkür etmek isteriz. Başta Tatavla ve Şişli Merkez forumu olmak üzere forumlar bize sahip çıktılar, hep yanımızda oldular. Tamamladığımız kazakların satışından elde ettiğimiz gelirlerle hasar verilmiş makineleri onardık. Şu an 3 tane dokuma makinesini çalışır hale getirdik. Artık bu makinelerde kendimiz üretiyoruz. Başımızda patron olmadan üretiyoruz. Üretmeye de devam edeceğiz. Artık başımızda bizim emeğimizi çalacak patron istemiyoruz. Artık kendi emeğimizin sahibi olacağız.

DİRENEN KAZOVA İŞÇİLERİ
İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
HAKKIMIZI ASALAK, HIRSIZ PATRONLARA YEDİRMEYECEĞİZ!
DİRENEREK ÜRETECEK ÜRETEREK DİRENECEĞİZ!“

Bülent Ünal’dan sonra Kazova tekstil işçilerinden Yaşar Gülay söz aldı. Yaşar Gülay’ın konuşması şöyledir;

“DİRENİŞİMİZİ BÜYÜTÜYORUZ!
ARTIK ÖRGÜTLÜ OLARAK, KURUMSAL ÜRETİM YAPACAĞIZ. ARTIK HALKIMIZ İÇİN ÜRETECEĞİZ.

Direnişimiz kendi içinde değişik evrelerden geçti, geçiyor. Direnişin her aşaması karşılaştığı sorunları çözerek ilerliyor. Artık kendimiz üreteceğiz. Artık patron istemiyoruz. Artık patronun boyunduruğu altına girmeyeceğiz.

31 Ocaktan bu yana değişik şekillerde süren direnişimiz artık yeni bir evreye geldi. Artık KOOPERATİF üretimine geçiyoruz. Burada, direnişte çok şey öğrendik. Dostumuzun ve düşmanımızın kimler olduğunu öğrendik. Karşılaştığımız sorunları çözmeyi öğrendik. Daha da birçok sıkıntıyla, sorunla karşılaşacağımızı biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz, halkın dayanışması her sorunu çözer.

Bizler direniş içinde birbirimize güvenmeyi öğrendik. Birbirimize sırtımızı dayamayı öğrendik. Biliyoruz ki birbirimize güvenmezsek düşeriz. Bu nedenle artık kendimizi DİRENEN KAZOVA İŞÇİLERİ MECLİSİ olarak ifade ediyoruz. Kurmayı hedeflediğimiz yasal kurumlaşma biçimi ise kooperatif. Kooperatif kendi içinde yardımlaşma ve dayanışmayı ifade ettiği için tercih ettiğimiz yasal biçimdir. Yoksa elbette sermaye şirketi, şahıs şirketi gibi yasal biçimleri de tercih edebilirdik. Bunları tercih etmedik çünkü sorun sadece bir yasal biçim bulmak değil, bunun bizi ifade etmesidir de. Bizim dayanışmamızı, halkın bizi sahiplenmesini, bizimle dayanışmasını ifade etmesi gerekiyordu.

Artık talebimiz alacaklarımızın ödenmesi olmaktan çok öteye geçti. Artık sadece alacaklarımızın peşinde değiliz. Artık halkımız için ucuz ve kaliteli kazak üretmek istiyoruz. Şimdi bunun çalışmalarını yapıyoruz. Bunu da başarabiliriz.
Kısa bir zamanda buradaki ve yan taraftaki tüm makineleri alarak kuracağımız kooperatife taşınacağız. Burada başımızda bize hakaret eden, küfür eden bir patron olmayacak. Bizi sopayla döven, silah çeken bir patron olmayacak. İşimizin sahibi olacağız ve halkımız için ucuz ve kaliteli kazak üreteceğiz. Halkımızla dayanışacağız. Dayanışmayla acıların azalacağını biliyoruz. Bu konuda pratik adımlar atmaya başladık. Kanser hastası tutsak Kemal Avcı için 1 gün satış yaptık. Topladığımız parayı kendisine teslim ettik. Berkin Elvan için de 1 gün satış yapacağız. Van depreminde evlerini kaybeden halkımıza ulaştırılmak üzere kazak göndereceğiz.

Şunu da biliyoruz; birçok sorunla karşılaşacağız. Ekonomik, polisiye birçok sorun yaşayacağız. Ama tümünü çözebileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü yalnız değiliz. Çünkü biz direnişimizin talebini değiştirdik. Talebimiz sadece alacaklarımız değil. Bu onur ve namus direnişidir. Bu egemenlerle halk arasında süren savaşın küçük bir örneğidir. Ve bu savaşta biz halkımızla birlikteyiz. Yalnız değiliz ve olmayacağız da.

Üretimden gelen gücümüzü halkımıza ucuz ve kaliteli kazak giydirmek için kullanacağız. Bunu başaracağız. Hepinize teşekkür ediyoruz.

DİRENEN KAZOVA TEKSTİL İŞÇİLERİ MECLİSİ 

Kazova işçilerinden sonra Şişli Belediyesi işçilerinden Savaş Doğan ve Beşiktaş Belediyesi işçilerinden Rıdvan Çalışkan hem kendi belediyelerindeki patron sendikacılığını hem de Kazova tekstil işçileriyle dayanışmalarını anlattılar.

Daha sonra Devrimci işçi Hareketi Önderliğinde Direnerek kazanan Rosateks işçilerinden Meral Akyürek söz aldı. Ve işçi sınıfının ancak ve ancak asalak patronların haksızlıklarına, hırsızlıklarına karşı direnerek kazanılacağına değinerek Kazova işçilerinin direnişini selamladı.

İşçilerin konuşmalarından sonra Kazova tekstil işçilerinin kendi ürettikleri kazaklar tanıtıldı. Pelin Batu, Nilüfer Açıkalın, Mehmet Esatoğlu, Hakan Yeşilyurt, İlkay Akkaya, Gülay, Cengiz Bozkurt, Serhat Tutumluer, Selçuk Balcı, Ötekiler Müzik Topluluğu, Güler İnce, Burcu Demir, Merve Tuba Taruk, Ezgi Kaya kazakları tanıtan sanatçılardı.

Sanatçılar; Kazova işçilerinin el emeği ürünlerinin tanıtımında gönüllü görev aldılar. Elbette burada yapılan bir moda firmasının defilesi değildi. Dünyada ilk defa İşgal fabrikasının ürünleri, işgal defilesiyle tanıtılıyordu. Yaklaşık 2000 civarında izleyicinin katıldığı defile dün hayatını kaybeden Tuncel Kurtiz’i anan ve anlatan sinevizyon gösterimiyle devam etti. Tuncel Kurtiz’in Grup Yorum’un İnönü Stadı konserinde okuduğu şiir halka tekrar gösterildi. Tuncel Kurtiz’den sonra sahneye defilenin hazırlanmasında büyük emeği geçen Metin Yeğin çıktı. Metin Yeğin burjuvazinin defilelerine karşılık işçilerin de kendi modalarını tanıttıklarını söyledi. İşçilerin “modasının” işgal, direniş, üretim olduğunu söyleyen Metin Yeğin bu yılın ve bundan sonraki yılların işçi modasının “İşgal Et, Diren Ve Üret” olduğunu söyledi.

Konsere katılan sanatçı dostlarımız elbette sadece Kazova işçilerinin üretimlerini tanıtmak için gelmemişlerdi. Sanatçılarımız Kazova işçilerinin el emeği ürünü olan kazakları giyerek sahneye çıktılar ve parçalarını Kazova işçileri için söylediler. Sahneye İlkay Akkaya, Hakan Yeşilyurt, Gülay çıktı.

Halkın Hukuk Bürosunun düzenlediği uluslararası Fuat Erdoğan sempozyumu için gelen işçilerin direnişlerinde avukatlık yapan Arjantin, Şili ve Brezilyalı avukatlarda sahneye çıkarak işçilerin direnişlerini selamladılar. Arjantin’den katılan ve işgal fabrikasında işçilerin avukatı konuşmasında Arjantin’deki işçilerin işgal deneyimlerini anlattı.

Daha sonra Devrimci işçi Hareketinden bir işçi bir şiir okudu.
Ve son olarak sahneye Grup Yorum çıktı. Grup Yorum konuşmalarında Kazova Direnişinin Türkiye’de bir ilki başardığından söz ederek Direnişi selamladı ve coşku dolu şarkıları ile etkinliğe katılanlara coşkulu anlar yaşattı. Çekilen halayların ardından Kazova işçileri, eşleri ve çocukları ile sahneye çıkarak hep birlikte Haklıyız Kazanacağız marşını söyledi.

Geceye çok sayıda basın mensubu katıldı.

Etkinliğe Nur Süer, Deniz Türkali’de katılarak Kazova işçilerine destek verdi.
Etkinliğe forumlardan çok sayıda kişi katıldı. KocamustafaPaşa, Abbasağa, Şişli Merkez, Tatavla, Bakırköy, Beykoz, Yoğurtçu, Boğaziçi forumları etkinliğe katıldı ve çok sayıda insan destek ve dayanışmasını göstererek etkinlikte görev aldı.

Ayrıca Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi, İTÜ, Boğaziçi, Galatasaray Üniversitesinden öğretim görevlileri de Kazova Direnişçilerinin yanında yer aldı.

Kanada, Suriye, Amerika, Almanya, İngiltere... den avukatlar da geceyi ilgiyle izlediler.

SDP ve Anti Kapitalist Müslümanlarda Kazova işçilerine desteğe gelen gruplardı.

Gecede sık sık “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “Yaşasın Kazova Direnişimiz”, “Direne Direne Kazanacağız”, “Berkin Elvan Onurumuzdur”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder